29 Şubat 2016 Pazartesi

THAT’S AMORE


When the moon hits your eye like a big pizza pie
That's amore
When the world seems to shine like you've had too much wine
That's amore
Bells will ring ting-a-ling-a-ling, ting-a-ling-a-ling
And you'll sing "Vita bella"
Hearts will play tippy-tippy-tay, tippy-tippy-tay
Like a gay tarantella… (Dean MARTİN söylüyor. Dinlemek isteyenler için.)

Pazar kahvaltısı denildiği zaman ilk aklıma gelen bu şarkı olur benim. Varşova’da yaşadığımız yıllar çocuklarımızın dünyaya geldiği zamanlar... Güneşi gördüğüm her sabah oğullarımı kucağıma alır dans ederdim onlarla bu şarkı eşliğinde. Kahkahalarla gülerlerdi kendi çevremizde dönerken. Dün sabah ailece yine bu şarkıyı dinledik kahvaltı yaparken. Çocuklara onlar bebekken sık sık neler yaptığımızı anlatıyorum. Eğleniyoruz, gülüşüp kıkırdıyoruz, bazen dans ediyoruz…

Kahvaltı (hafta içi hafta sonu fark etmiyor) bizlerin en önemli öğünü. Aksatmadan her sabah yapıyoruz düzenli olarak. Yumurta, peynir, pekmez, bal- reçel, ceviz veya badem, kuru meyve ve süt kahvaltıda en sık tükettiklerimiz; börek, yağsız tost, ev yapımı keki de seviyoruz laf aramızda. Yumurtayı bazen haşlıyoruz bazen de omlet yapıyoruz. Ata Arda peynirli, Tolga Tuna ise domatesli omlete bayılıyor.  Yapılan çalışmalarda kahvaltı yapmanın çocukların davranışları üzerinde olumlu etkilerinin olduğu bulunmuş. Bu çerçevede kahvaltı yapmanın okul başarısı ve okuldaki davranışlar üzerine olumlu etkilerinin olduğunu göz önünde bulundurursak kahvaltımızı aksatmadan sağlıklı, başarılı günlere diyorum.

Umut dolu güzel bir hafta geçirmeniz dileklerimizle.

23 Şubat 2016 Salı

KEFİR MAYALIYORUZ BİZ ARTIK


Adını sıklıkla duymuşsunuzdur kefirin. Evimizde 4-5 yıldır tükettiğimiz (genellikle hazır tüketiyorduk) oldukça lezzetli ekşimsi bir tadı olan sağlıklı bir süt ürünü. 5 ay önce sevgili spor arkadaşım mayasını verebileceğini söylediğinde mayalamaya başladım evde. Karnabahar sebzesini andırıyor mayası. Ortam ısısında cam kavanozda karanlık bir ortamda (genellikle mutfak dolabımda mayalandırıyorum) 2 günde içime kazır hale geliyor. Süzgeç yardımıyla mayayı ayırdıktan sonra tekrar mayalıyorum. Ben sabah kahvaltısında, eşim yatmadan önce tüketiyor. Ata Arda ekşi tadı çok sevmediği için tercihini süt ve ayrandan yana kullanırken küçük oğlum Tolga Tuna haftada 3-4 kez 1 bardak içiyor. Peki, nedir bu kefir?

Önce probiyotiklerden bahsetmem gerekiyor sizlere. [İlya Mechnikov bağışıklık sistemi araştırmalarına öncülük etmesiyle tanınan Rus asıllı mikrobiyologdur. Mechnikov, fagositoz üzerindeki araştırmaları için 1908'de Nobel Tıp Ödülü'nü almıştır. (Vikipediden alınmıştır)].  Mechnikov probiyotik bakteri biliminin öncüsüdür. Bu zat-ı muhterem Kafkasya’da fermente süt ürünü tüketen insanların uzun yaşadıklarını gözlemiş bunun sebebinin de bu ürünlerin içindeki asit üreten mikroorganizmaların, kalın barsağı zararlılardan koruyarak insanların uzun yaşamasını sağladığını ileri sürmüştür. Eski zamanlardan beri bilinmektedir ki mayalandırılmış süt ürünlerinin sağlık üzerine olumlu etkileri mevcuttur. Kefir iyi bir probiyotik kaynağıdır. Yararlarını özetleyelim şimdide.

·         Barsak enfeksiyonlarını azaltmak

·         Kanser riskini azaltmak

·         Serum kolesterol düzeyini düşürmek

·         Kalsiyum biyoyararlılığını arttırarak kemik sağlığının korunmasına yardımcı olmak

·         Bağışıklık sistemini güçlendirmek

·         İltihabi barsak hastalığının iyileştirilmesinde yardımcı olmak

·         İshal ve kabızlığın oluşmasını önlemek

·         Karaciğerin yıpranmasını/yorulmasını önlemek

·         Alkol kullanımına bağlı olmayan karaciğer yağlanmasını önlemek…

Her gün 1 bardak kefir, iyi gelir.

Sağlıkla kalın

21 Şubat 2016 Pazar

GRİBAL ENFEKSİYON

Son 3 haftadır evimizde grip mikrobunu misafir ediyoruz istemeyerek. İlk önce eşimde hâsıl olup sonrasında büyük oğlumuz Ata Ardaya transfer olan sevgili, can mikrop. Ateşle gelip beraberinde yorgunluk, iştahta azalma, baş ağrısı, halsizlik, bulantı/kusma gibi tüm semptomlarını hissettirdi bize sağ olsun.
Enfeksiyon durumunda hücreler, mikropla savaşabilmek için yoğun bir mesaiye giriyorlar. Bu yüzden hastalık esnasında bizlerin enerji, protein, C vitamini vb. gereksinimleri artmakta; ayrıca ateş, iştahsızlık yüzünden yetersiz beslenebilmekteyiz. Tüm ebeveynler gibi ben de çok hoşlandığımı söyleyemeyeceğim bu durumdan. O zaman neler yaptığımdan bahsetmek istiyorum hemen kısaca;
1-    Sıvı alımında artışa gittik. Pipet kullanarak su içmek Ata Arda için daha keyifli oldu keza bulantısı çok olduğu için arası çok hoş değildi suyla.
2-   Taze sıkılmış mix (nar, greyfurt, portakal, limon) meyve sularıyla hem C vitamini hem de sıvı gereksinimlerini karşılamaya çalıştık. Özellikle eşim bundan oldukça hoşnuttu.
3-   Süt, yoğurt gibi besin değeri yüksek tüketimi kolay yiyecekleri de bolca kullandık.
4-   Az az, sık sık beslenmekte bu dönemde çok önemli. Fazla yağlı yiyeceklerden uzak durduk ki bulantı halinde uygulanması gereken yöntemlerden en önemlisi.
5-   Bu arada ballı süt sever eşim günde 2 su bardağı kadar bu içecekten tüketirken, oğlumun bulantısını arttırdı.
6-   Yumurta, et gibi protein kaynaklı yiyecekleri gereksinimleri ölçüsünde kullanmak istememe rağmen iştahsızlık sorunu yaşayan oğlumuzda yumurta çok mide bulandırıcıydı.
(NOT: Yumurta proteinleri %100 oranında vücut proteinlerine dönüşebildiği için bu proteinler “ÖRNEK PROTEİN” olarak kabul edilmektedir.)
7-   İyileşme döneminde de hastalık sürecinde hasara uğrayan/yıpranan hücrelerin yapımı için enerji, protein, vitamin (özellikle C vitamini) ve minerallerden zengin bir diyet uyguluyoruz.
8-   Tabi bu arada doktor kontrollerimizi yaptırdık, ilaçlarımızı da düzenli şekilde kullandık.


Herkese sağlıklı günler diliyoruz. 

18 Şubat 2016 Perşembe

YÜREĞİM ÇOK YORGUN BU ARALAR


17 Şubat 2016 Çarşamba akşamı saat 18.30’da Ankara Merasim Sokak’ta, askeri servis araçlarının yanında bomba yüklü aracın infilak ettirilmesi sonucu bu hain saldırıda hayatını kaybeden herkese Allah’tan rahmet, yakınlarına ve tüm sevenlerine sabır ve başsağlığı; tedavi altında olan tüm yaralılara da acil şifalar diliyorum. 

Barış ve huzur dolu güzel günler yaşamak dileğiyle





17 Şubat 2016 Çarşamba

DETOX'LUYORUZ

Biyokimya Terimleri Sözlüğü
Detoksifikasyon.İng.-detoxification:
Vücuttaki zehirli maddelerin daha az zehirli bileşiklere çevrilerek atılması.
Biyoloji Terimleri Sözlüğü
Detoksifikasyon.İng. detoxication, detoxification Lat.de: uzakta Alm. Entgiftung
Fr. detoxification, désintoxication toxikon:
Vücuttaki zehirli maddelerin daha az zehirli bileşiklere çevrilerek atılması.
Cerrahi Terimleri Sözlüğü
Detoksifikasyon.İng.-detoxification:
Toksik etkilerin azaltılması veya yok edilmesi.
Son günlerde o kadar çok duyuyorum ki “DETOKS DİYETLERİNİ, KÜRLERİNİ vb”. Herhangi bir medya aracında profesöründen tutun da sporcusuna, ev hanımına, ünlüsüne, ünsüzüne, vırtına zırtına (TDK nın sözlüğünde yer almamakla birlikte sıklıkla, her şey, herkes anlamında kullandığım 2 kelime-nerden öğrendiğimi inanın ben de bilmiyorum) kadar herkes bundan bahsediyor. İnsanlar kendi aralarında detoks diyetlerini tartışıyorlar oluşturdukları sosyal medya gruplarında (benim yeşil kürüm senin kırmızı kürünü döver hesabında herkes). Hatta bizler yorum yaptığımızda “biz kim oluyoruz ki!!!” yorumlarıyla bile karşılaşabiliyoruz. (acaba bu işin başka bir uzmanı mı var benim bilmediğim ???).
Bir diyetisyen olarak detoks diyetinden veya diyetlerinden bahsetmek istemiyorum bugün. Hele ki ortalıkta bu kadar uzman! Kişi varken. Zaten vücudumuzun kendine ait karaciğer, böbrek gibi iki tane kocaman süpürgesi/temizleyicisi/arındırıcısı var. Eğer bizler yeterli ve dengeli besleniyorsak, günlük sıvı tüketimimizi karşılıyorsak, düzenli egzersizimizi yapıyorsak zaten vücudumuzdaki toksinler o 2 büyük süpürge tarafından vücudumuzdan uzaklaştırılacaklardır.
Bizler sağlıkçı olunca işin hep fizyolojisinde, histolojisinde ve/veya biyokimyasında kalıyoruz. İnsanın deneyimleri arttıkça, (burada deneyim deyince hep aklıma KAZIK kelimesi geliyor nedense) arkasına dönüp baktıkça ben ne kadar değiştiğimi fark ediyorum kendimce. Hayatıma ne kadar fazla eşya aldığımı (ayakkabısından tutunda elbisesine, çorabına, tokasına, kürdanına kadar) ne kadar fazla insan aldığımı fark ediyorum. Hatta beni istemeyen insanları bile zorla hayatımda tutmak istemişim. (beni hayatında isteyen güzel insanlar sizleri tenzih ederim her zaman <3 J)
Yani kısaca demek istediğim vücudumuz için detoks diyetleri yapıyoruz ya bence ilk önce eşya, giysi, para, insan,  vb. detoksu yapmalıyız. Beynimizi, kalbimizi, ruhumuzu arındırdıktan sonra vücudumuzu arındıralım. Ne dersiniz? Sevgi ve saygılarımla