5 Nisan 2016 Salı

“YAKARSIN BU YAĞLARI”


… Evden ayrıldıktan sonra, tahmin edileceği gibi, kilo kaybettim. Bir araba kilo. Aslına bakarsanız, hesaplarıma göre tam iki bahçe arabası dolusu kilo attım. Nereye gitti kilolar? Nereden gelirler nereye giderler? Yağların oluşması, sonrada yok olması maddenin esrarengiz davranışlarından biri. Birkaç çatlak izi, bir dolu da büyük boy giysiden başka hiçbir şey kalmıyor geriye.

         “Yakarsın bu yağları” derdi annem,  ben de çocuk aklımla koca bir kazana kova kova yağ boşaltacağımı sanırdım.

         Kilolarımdan kurtulduktan sonra garip bir şey keşfettim: kurtulmamıştım, kilolar kafamda olduğu gibi duruyordu. İkinci bir benliğim vardı: dev boyutlu, çok güçlü, kendisininkinden başka ahlak tanımayan, pek az şeye ya da kişiye bağlılık duyan ama bu bağlılığa korkunç sıkı sarılan bir kadındı bu.  Benim koruyucu meleğimdi; ne zaman yerdeki yarıkların içine kayacak kadar küçüldüğümü ya da sokakta yürürken erimeye başladığımı hissetsem ona yakarırdım. Ona yakardığım anda kaslarımın güçlendiğini, içimden bir kahkaha yükseldiğini fark ederdim….**

**
Jeanette WİNTERSON’ın Vişnenin Cinsiyeti adlı kitabından alıntıdır.

 
 
 
 
Son zamanlarda keyifle okuduğum kitaplardan bir tanesi oldu “Vişnenin Cinsiyeti”. Bu paragrafı okuduğumda kendimi düşündüm. Acaba var mıdır ki birisi benim sayemde içinden bir kahkaha yükselen…

Sevgiler, güzellikler, kahkahalar hepimizin olsun.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder